İngilizce kursları ne işe yarıyor?

İngilizce kursları ne işe yarıyor?



İngilizce eğitmeni, Mustafa Özay, Türkiye'de İngilizce'nin öğrenilememesi müfredatın uygun olmamasından kaynaklanıyor dedi. Özay, İngilizce'nin dünyanın en basit dili olduğunu belirtti.

İngilizce eğitmeni, Mustafa Özay, Türkiye'de İngilizce'nin öğrenilememesi müfredatın uygun olmamasından kaynaklanıyor dedi. Özay, İngilizce'nin dünyanın en basit dili olduğunu belirtti.

Türkiye Çevirmenler Derneği Eskişehir Kurucusu Başkanı İngilizce eğitmeni Mustafa Özay ile bir araya geldik.

İşte Mustafa Özay ile dil üzerine yaptığımız söyleşi

"İNGİLİZCE KURSLARI NE İŞE YARIYOR?"

İngilizce kursları hakkında da açıklamalarda bulunan Özay, "Her caddede köşe başında bulunan bu kurslar ne işe yarıyor? Bu kadar emek bu kadar para nereye, kime gidiyor? En önemlisi bu kadar zaman neden boşa geçiyor ya da geçirtiliyor? Bunu araştırdınız mı? Üçüncü Dünya Ülkelerinde bile orta öğretimden mezun bir öğrenci ikinci bir dili çok rahat konuşurken bizim insanımız neden yıllarca uğraşmasına rağmen bir sonuç alamıyor? Bu konuyla ilgilenen herkes oturup düşünmeli. Sadece ilköğretimde İngilizce öğrenimi gören öğrenci sayısı 6 milyon 300 bin kişi civarında, liselerde 2 milyon 786 bin. 75 milyonluk ülkemizde eğitim seviyesi bazında 2 dil bilenlerin oranı ilkokulda 0.8, lisede 5.2 üniversitede ise 10.4. Lise son sınıfa kadar yaklaşık 1400 saat İngilizce dersi veriliyor. Hazırlık sınıfları, özel kurslar, özel dersler cabası. Bunca emeğe rağmen sonuç neden yok? Çocuklarımız yıllarca bu dersi gördüğü halde İngilizce bizim için neden ütopya? Hindistan'da aksansız, iyi İngilizce konuşanların sayısı 180 milyon. Yani İngiltere'nin 3 katı" dedi.

"SORUN TÜRKÇE'YE UYUMLU MÜFREDAT OLMAMASI"

İngilizce eğitimiyle ilgili en büyük sorunun Türkçeye uyumlu bir müfredatın olmamasının olduğunu vurgulayan Özay, "Sorun biz Türklerin düşünme sistemine uygun bir müfredatın oluşturulamamasıdır. Ana dili İngilizce olan ülkelerde ilkokula başlayan çocuklar için hazırlanmış kitaplar setler önümüze koyuluyor. Boşluk doldurma ile dil öğretilmeye çalışılıyor. Kalıplaşmış ifadeler beynimize kazınıyor. Pavlov'un şartlanma deneyi gibi; "What is your name?", "Where are you from?", "How old are you?", denildiğinde hemen kafamıza kazıdığımız cevaplar ağzımızdan fark etmeden çıkıyor. Bunlar dışında bir cümle geldiğinde eller havada verilecek bir cevap yok. İşte Türkiye'de İngilizce biliyorum diyenlerin bildiği İngilizce bu; Sadece 5 dakika. "İstanbul'a gitmiştim." diyebilmek için 1 sene kursa gidiyoruz. Çünkü anca 1 senede renk ezberleme sayı ezberleme alfabe ezberleme bitiyor. Aslında burada kendimize sormalıyız; kendi ana dilimizi ne kadar biliyoruz? Zarf, sıfat, zamir, edat, bağlaç ne demek? Etken, edilgen cümle ne demek? Dolaylı tümleç, zarf tümleci ne demek? Kendi anadilimizde bunları bilmezsek yabancı bir dilde bunları nasıl bilebiliriz? Kendi anadilimizde uzun bir cümle kuramıyorsak yabancı bir dilde nasıl kurabiliriz? Anadiliniz ne kadar iyi ise o kadar iyi başka bir dili öğrenirsiniz. İngilizcenin en büyük özelliği sadece belli bir coğrafi bölge ile sınırlı kalmaması, dünyanın her köşesine yayılmış olmasıdır. Bu globalleşen dünyada artık bu dili öğrenmek şart" ifadelerini kullandı.

İNGİLİZCE DÜNYANIN EN BASİT DİLİDİR

Özay, İngilizcenin dünyanın en basit dili olduğunu, sistemli bir müfredat ve iyi bir eğitimci ile 100-120 saatte bu dilin öğrenilebileceğini belirterek 25 yıllık İngilizce öğretim hayatında tecrübe ettiği ve İngilizcenin neden öğrenilemediğini ortaya koyan örnekleri şöyle sıraladı;

İngilizce düşünmek:

Gittiğiniz her İngilizce eğitimi veren kuruluşta bu saçma cümle sınıfın kapısından giren hoca tarafından kurulur. Türkçe düşünme, Türkçe düşündüğünü İngilizceleştirme. Ama kimse buna mantıklı bir açıklama getiremez, mantıklı bir açıklaması da yoktur. Bizim kafamız Türkçe iken kafamıza her obje her nesne her varlık Türkçe girmiş iken bunu nasıl yapacağız? Bu sadece bizim ülkemize özgü olan bir durum. Fransızca öğrenen hiçbir alman Fransızca düşünmez. Rusça öğrenen hiçbir İtalyan Rusça düşünmez. Herkes kendi anadilinde düşünür. Kuracağı cümledeki kelimeleri kafasındaki Türkçe kelime havuzundan çeker cümlenin önce Türkçesini kurar daha sonra onu İngilizceye çevirerek yazma ve konuşma düzeyinde karşıya aktarır. Biz ne kadar düşünürsek düşünelim aklımıza hiç bir şey İngilizce gelmez.

Çalışmadan öğreneceğini düşünmek:

Herkes kolay yol, pratik yöntem,5 günde öğrenme, hipnoz ile öğrenme gibi saçmalıkların peşinde koşuyor. Bir dili öğrenmenin bu kadar kolay olduğunu düşünüyor. Matematikte olur kolay yol pratik yöntem ama dilde olmaz. Bazı dil sınavlarında şunu görürsen bunu işaretle şundan sonra şu gelir gibi bir takım hayaller görmüş bazı insanlar bunu satıyorlar. İnsanlarımızda kısa yoldan bu işi bitirmek için bu saçmalıklara inanıp rağbet gösteriyorlar. Sonuç hüsran. Bir dil sınavında bir soruyu çözmek için yapılması gereken ilk önce paragrafı anlamak soru cümlesini anlamak şıkları anlamak ve çözmek. Bu işlemin hiçbir safhasında bir şeyi görüp bir şey arama gibi bir saçmalık yoktur. Bir dili öğrenmek için emek sarf etmek gerekir. Dersten derse kitap açmak, programı öyle ya da böyle bitirmek dili öğretmez. İnsanda bir kısa süreli hafıza birde uzun süreli hafıza vardır. Bilgiyi önce kısa süreli hafızanıza atarsınız. Eğer onu tekrar edip uzun süreli hafızanıza almazsanız unutulur gider.

Konuşa konuşa öğreneceğini düşünmek:

Dil konuşa konuşa değil okuya okuya öğrenilir. Hiçbir doktor konuşa konuşa doktor olmamıştır. Hiçbir avukat konuşa konuşa hukukla ilgili bilgilere sahip olmamıştır.
Dil okuyarak gelişir. Bilmediğiniz bir şey hakkında nasıl konuşacaksınız? Bir konuda konuşmak için 3 şeyi bilmelisiniz; İngilizceyi bilmelisiniz. Çünkü İngilizce konuşacaksınız. Konuşacağınız konuda İngilizce literatürü bilmelisiniz. Konuşacağınız konuda Türkçe literatürü bilmelisiniz. Bu üçü olmadan İngilizce bir konu hakkında konuşmak imkansızdır. Sadece İngilizcede değil kendi anadilimizde de bir konu hakkında konuşmak için o konuyla ilgili uzman gibi olmasa da bir şeyler okumak gereklidir."

Bir dilde amaç cümle kurmaktır. Cümle kurmayı bilen konuşur, okur, anlar ve yazar. Boşluk doldurmak, şık işaretlemek bunlar dili öğretmez. Karşınıza bir yabancı gelse 'ben bir cümle kuracağım bazı yerleri boş bırakacağım doldurursan anlaşırız mı diyeceksiniz?'

İngilizcede sadece 3 farklı cümle yapısı vardır. Ne tesadüftür ki Türkçede de sadece 3 cümle yapısı vardır. O yüzden İngilizce öğrenmek aslında zor değildir. Sadece dil öğretme sorumluluğuna girenlerin yanlış politikaları yüzünden binlerce saat eğitim alıp tanışmaktan öteye gidemiyoruz.

Türkiye'deki en büyük sorun bir müfredat eksikliğidir. Bu asla bir yöntem, metot vs. sorunu değildir.

Türkiye'deki İngilizce müfredatları ana dili İngilizce olanlara göre oluşturulmuş müfredatlardır. Bizim düşünce sistemimize ters müfredatlardır.